Spor Toto Süper Lig'de İlk Yarının En'lerini Seçtim

              Spor Toto Süper Lig'de İlk Yarının En'leri Seçtim

       Spor Toto Süper Lig Lefter Küçükandonyadis Sezonun ilk yarısının en'lerini sizler için seçtim. Umarım beğenirsiniz... Bu arada bu yazım, 2018'in son yazısıydı; değerli okurlar, hepinize yeni yılda; sağlık, mutluluk, başarı ve bol kazanç dilerim...

• İlk Yarının En İyi Takımı: Medipol Başakşehir... Başakşehir en yakın rakibi Trabzonspor'a 6 puan fark atarak, ilk yarının en iyi takımı olmayı hak etti.

• İlk Yarının En Kötü Takımı: Fenerbahçe, ilk yarıda herkesi şaşırttı ve ilk yarıyı 17. sırada tamamladı. Bakalım ikinci yarıda Fenerbahçe neler yapacak?

• İlk Yarının Sürpriz Yapan Takımı: Evkur Yeni Malatyaspor, ilk yarıda 3. sıraya yerleşerek ve 29 puan toplayarak büyük bir sürprize imza attı. Bakalım Yeni Malatyaspor, bu sene Avrupa'ya gidebilecek mi?

• İlk Yarının En İyi Oyuncusu: Mbaye Diagne, Süper Lig'in ilk yarısında attığı 20 golle bana göre ilk yarı oyuncusu oldu. Açıkçası başka bir oyuncu aklıma bile gelmedi.

• İlk Yarının En Kötü Oyuncusu: Islam Slimani, Fenerbahçe'nin ilk yarıyı 17. sırada bitirmesinde başrolü oynayan oyuncu oldu. Bunun nedeni de Slimani'nin ilk yarıda sadece 1 gol atması.

• İlk Yarının En İyi Genç Oyuncusu: Abdülkadir Ömür, 19 yaşında olmasına rağmen çok olgun futbol oynuyor. Bundan dolayı kendisini kutluyorum.

• İlk Yarının En İyi Teknik Direktörü: Erol Bulut, Evkur Yeni Malatyaspor'un ilk yarıyı, kendileri adına rüya gibi bir yerde bitirerek, bu kategoriye adını yazdırmayı hak etti.

• İlk Yarının En Kötü Teknik Direktörü: Herhalde fazla bir söze gerek yok. Fenerbahçe'nin eski teknik direktörü Phillip Cocu...

• İlk Yarının En İyi Başkanı: Antalyaspor, Ali Şafak Öztürk  başkan olmadan önce ligde küme düşme hattındaydı. Ali Şafak Öztürk başkan oldu ve Antalyaspor, ligde Avrupa potasına girdi. Kendisini sizin nezdinizde tebrik ediyorum.

• İlk Yarının En Kötü Başkanı: Kader diyemezsin sen kendin ettin Ali Koç Başkan! Vizyon diye Türkiye'yi tanımayan ikiliye(Cocu&Comolli) Fenerbahçe'yi emanet eden Ali Koç, bu kategoriye maalesef adını yazdırdı.

• İlk Yarının En İyi Hakemi: VAR sistemini doğru kullanan hakemler.

• İlk Yarının En Kötü Hakemi: VAR(Video Yardımcı Hakem) sistemini yanlış kullanan hakemler. VAR'a rağmen hakemleri eleştirdiğimiz hakemler oldu. Bu hakemlere örnek vermem gerekirse; Galatasaray-Atiker Konyaspor maçının hakemi, Hüseyin Göçek. Sadece kendisini eleştirmiyorum. İlk aklıma gelen isim, Hüseyin Göçek'ti. VAR'ı bile doğru kullanamadık. Çok yazık... 

• İlk Yarının Olayı: Hep Fenerbahçe'yi eleştirdim. Sıra; Galatasaray ve Beşiktaş'a geldi. Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde yaşanan olaylar tam bir skandaldı. Ayrıca Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'nde onca güçlü takım varken, Porto, Schalke ve 1. torba takımı olarak da Spartak Moskova'yı çekip grubunu 3. bitirmesi ve Beşiktaş'ın da Uefa Avrupa Ligi'nde grubunda 2 köy takımı(Malmö ve Sarpsborg) olmasına rağmen grubundan çıkamaması tam bir rezilliktir.

• Sezonun İlk Üçte Hangi Takımlar Bitirir: 

                         1.Galatasaray

                         2.Medipol Başakşehir

                         3.Trabzonspor veya Beşiktaş

•   Her şeye rağmen Galatasaray'ın ligi, şampiyon bitireceğini düşünüyorum. Çünkü Fatih Terim'de, futbolcularda ve taraftarlarda inanılmaz bir inanç var. Beşiktaş deplasmanı öncesi Galatasaray'ın stattaki antremanına tam 40 bin taraftar geldi. Bu inanılmaz bir durum.

•  Medipol Başakşehir, ilk yarı 6 puan farkla lider bitirdi. Ancak onların ikinci yarıda düşüşe geçeceklerini düşünüyorum. Nerdeyse her şeye sahipler(taraftar hariç). Medipol Başakşehir'in taraftarsız, ikinci yarıda çok zorlanacaklarını düşünüyorum. 

• Ya Trabzonspor ya da Beşiktaş ligi 3. sırada bitirir. Trabzonspor, özellikle Evkur Yeni Malatyaspor faciasından sonra çok iyi toparlandı. 3 Büyükler'e göre çok kısıtlı bütçesi olan Trabzonspor'da teknik direktör Ünal Karaman'ı ve başkan Ahmet Ağaoğlu'nu kutluyorum. Beşiktaş'ın avantajı ise sadece lige odaklanacak olmaları. Birkaç nokta transferle Beşiktaş'ın çıkışa geçeceğini düşünüyorum.

• Ayrıca; Akhisarspor'un, Çaykur Rizespor'un ve Erzurumspor'un küme düşeceğini düşünüyorum.

Liverpool İçin O Sene Bu Sene Mi?

                       Liverpool İçin O Sene Bu Sene Mi?

    Değerli okurlar öncelikle hepinize, saygılarımı ve sevgilerimi sunuyorum. Bugün size, Liverpool'la ilgili bir yazı yazacağım. Çünkü Liverpool takımının kendisi, beni bu yazıyı yazmaya itti! 


    Liverpool için o sene bu sene mi? Bunu futbolla ve özellikle İngiltere Premier League'le ilgilenenler gibi ben de merakla ve ilgiyle takip ediyorum; etmeye de devam edeceğim. En son 1989-1990 sezonunda şampiyon olan Liverpool, ligdeki Christmas dönemine girildiği bu günlerde, Manchester City'nin de bugün Leicester City'e kaybetmesiyle en yakın rakibi olan Tottenham'la arasındaki puan farkını 6'ya çıkarttı. Bu arada şunu da belirtmem gerekiyor: Eğer City, Leicester'ı yenseydi puan farkı 4'te kalacaktı. 


    Peki Liverpool nasıl bu duruma geldi? İnceleyelim...

• Jurgen Klopp etkisi: Jurgen Klopp, gerçekten büyük bir hoca. Dortmund'da Bayern'in hegomanyasını yıkmıştı; şimdi sırada Liverpool'la Manchester City'nin hegomanyasını yıkmak var. Aslında Liverpool, sezona o kadar da iyi başlayamamıştı. Liverpool yine kazanıyordu ancak oynadıkları oyun çok da tatmin edici değildi. Sonra Klopp yaptığı birkaç ayarla takımın daha iyi oynamasını sağladı. Peki bu ayarlar ne?

• Transferler takıma iyi uyum sağladı: Liverpool'un yeni transferleri; Allison, Fabinho,Shaqiri ve Keita takıma çok iyi uyum sağladı. Çünkü, Jurgen Klopp, onları nerede ne zaman kullanacağını çok iyi biliyordu. Allison, Liverpool'un kaleci sorununa çözüm oldu, Fabinho'yla Keita takıma ortasaha dinamizmini getirdi, Shaqiri ise Klopp için tam bir "joker" oldu.

• Liverpool'un muhteşem üçlüsü daha doğru oynamaya başladı: Firmino, Salah ve Mane artık sahada daha doğru işler yapıyor. Özellikle Firmino konusunda Jurgen Klopp'u kutluyorum. Firmino, çok gol atan bir forvet değil; ancak Jurgen Klopp ondan maksimum verim almayı yine de başarıyor. İşte bu bir antrenör başarısı olsa gerek!

• Elbette Van Djik Etkisi: Van Djik ne muhteşem bir oyuncu ya! Adam sahada her şeyi yapıyor; bununla birlikte sahada yanında oynayan diğer oyuncunun da hatasını kapatıyor. Takımın ligde sadece 7 gol yemesindeki baş aktör. İşte bu yüzden Van Djik; gerçek bir general, kaptan ve gerçek bir savaşçı! 

• Anfield Road Etkisi: Anfield Road'da maçlar başlamadan önce taraftar hep birlikte "You'll Never Walk Alone" şarkısı söylerler(adeta haykırırlar). Bu şarkıyla ilgili bilgi vermem gerekirse, bu şarkı aslında Liverpool için yazılmış bir şarkı değil. Kısaca YNWA,1945 yılında Rogers ve Hammerstein'in, efsane müzikaller döneminin iki büyük isminin Carousel isimli müzikallerinde yer alan bir şarkı. Orada eşini kaybeden bir kadına, kuzenin tesellisi. "Sana destek olacağız" anlamında söylediği bir şarkı aslında. Gelelim günümüze... Anfield Road sakinleri lig şampiyonluğuna o kadar aç ki, takımlarına resmen itiyorlar. Rakibi de geri çekiyorlar. Anfield Road, "kale" haline geldi.

       Yazımı bitirmeden önce sizlere sözlerini değiştirdiğim bir şarkıyla veda etmek istiyorum.

     Liverpool F.C Liverpool F.C 

     Ne Var?

     Klopp Var Mı?

     Var Var

     Salah Var Mı?

     Var Var

     Mane Var Mı?

     Var Var

     Firmino Var Mı?

     Var Var

     Van Djik Var Mı?

     Var Var

     Taraftar Var Mı?

     Var Var

     Ne Duruyorsun?

     Ne Yapayım?

     Şampiyon Olsana!!!

   Son olarak bu şarkının orijinali olan Bakkal Amca'yı söyleyen, akrabam olmayan ama soydaşım Mahmut Tuncer'e ve büyük Liverpool'lu kardeşim gibi Utku Karaçam'a sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. Umarım Liverpool bu sene ligi kazanır ama haftasonunda oynayacağı Arsenal maçını kaybeder. Arsenalli olduğumu bir kez daha belirtmek isterim :) Hoşçakalın...

Başımız Sağolsun... Beşiktaş'ı da Kaybettik(!)

       Başımız Sağolsun... Beşiktaş'ı da Kaybettik(!)

 Bu hiç olmadı... Ligde Fenerbahçe'yi kaybetmenin acısını yaşarken, Beşiktaş'ı da kaybettik. Hemde Avrupa'da! Tanıdık bir rakibe karşı... Malmö'ye... 


  Bu yazıyı yazmadan önce küçük araştırma yaptım. Çünkü bu ilk "Malmö faciası" değildi. Ben hayatta olmadan önce, Beşiktaş bir "Malmö faciası" daha yaşamış. Tarihler 3 Ekim 1990... Yer o zamanki adıyla İnönü Stadı. Şampiyon Kulüpler Kupası ilk turunda 3-2'lik mağlubiyetin rövanşında Beşiktaş, Malmö'ye karşı 2-0 öne geçiyor ancak sonra yediği 2 golle Beşiktaş, Malmö'ye eleniyor.  Ama konumuz o zamanki Beşiktaş değil; günümüzdeki Beşiktaş.


   Dünkü yazımda bir İspanyol forvettir gittim... Aynı sorunun Beşiktaş'ta da olduğunu belirttim. Beşiktaş maalesef bugün beni haklı çıkardı. Hani bir şarkı vardır: Para para para varlığı bir dert, yokluğu yara diye. İşte bende bu şarkıyı Beşiktaş'tan giden "İspanyol gol makinası" olarak lanse edilen ancak sonra "çamaşır makinası" olarak ortaya çıkan Alvaro Negredo'ya uyarlıyorum. Varlığı gerçekten dertti; çünkü takımda en fazla para kazanan futbolcuydu. Bu yüzden takımdaki oyuncularda kargaşa çıktı. Yokluğu yara; çünkü o yokken Beşiktaş ne hallerde görüyoruz. Bugünkü Malmö maçı, bunun tek kelimeyle göstergesiydi. Takım forvette, Vagner Love&Larin ikisine kaldı. Ancak ikisi 1 Negredo etmedi, etmiyor, etmeyecek de... Seviyeyi artık siz düşünün.


   Gelelim Ricardo Quaresma adlı haine... Aslında Quaresma'nın disiplin sorunları olduğunu hepimiz biliyorduk. Ancak büyük Beşiktaş taraftarı, Quaresma'ya bir şans vermek istedi ve yönetime adeta "yalvararak" Quaresma'yı takıma geri kazandırdı. Çünkü bu taraftar biliyordu ki; Quaresma'nın insanüstü yeteneği vardı. Değerli okurlar; yetenek dediğimiz özellik sonradan kazanılmaz, doğuştan gelen bir özelliktir. 

  Q7'ye hain dedim; bunun da arkasındayım! Çünkü Q7, Beşiktaş'ın beraberlikte gruptan çıkmasının yeterli olacağı maçta takım yenikken kırmızı kart görerek, bütün Beşiktaşlılara ihanet etmiştir.


   Beşiktaşlı taraftarlar bir konuda haklı: Para nerde diyorlar. Çünkü Beşiktaş yönetimi son 3-4 senede oyuncu satışından iyi para kazandı. Ancak Beşiktaşlı taraftarlar şunu bilmiyor demeyim, bilmek istemiyor ki; bu yönetim, kulubün parasıyla Beşiktaşlı taraftarlara stat "hediye etti" Büyük Beşiktaş taraftarı "nankörlük" yapmamalı!


   Şenol Güneş demek istiyorum; çünkü Şenol Güneş, 2 sene üstüste şampiyon olan takımın "mimarıydı" Ancak şimdi Şenol Güneş bile tartışılır oldu. Neden? Çünkü Şenol Güneş ve Beşiktaş yönetimi; Gomez, Ba ve Cenk gibi golcülerin yerini dolduramadı; Larin ve Love gibi oyuncularla "sürünüyorlar" Aslında durum bu kadar basit. Beşiktaş'ın cezasahasına gelen topları "affetmeyecek" bir forvete ihtiyacı var.


   Peki Beşiktaş ne yapmalı? Beşiktaş, öncelikle takımın yaş ortalamasını düşürerek, yeni bir yapılanmaya gitmeli. Sonrada yönetim, eski oyunculardan oluşan bir "scout ekibi" kurmalı. Ben şunu anlamıyorum: Kasımpaşa Mbaye Diagne'yi nasıl buldu? Beşiktaş, böyle bir forveti bulamaz mı? Bal gibi bulur! Anadolu takımlarındaki forvetler 3 Büyükler diye tabir ettiğimiz; Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın forvetlerinden daha iyi. Örnek vermem gerekirse

• Kasımpaşa'da Diagne
• Trabzonspor'da Rodallega
• Bursaspor'da Sakho
• Antalyaspor'da Doukara
• Alanyaspor'da Cisse
• Başakşehir'de Adebayor
• Sivasspor'da Kone ve Robinho
• Konyaspor'da Jahovic
• Göztepe'de Jerome

  Son olarak Beşiktaş ne yapmalı? Öncelikle oyuncular; kendine gelmeli, çok çalışmalı ve mücadele etmeli. Şenol Güneş&Fikret Orman ikilisi ara transfer döneminde takıma mutlaka en az 1 forvet kazandırmalı. Kaleci Karius'la yollar ayrılmalı; yerine Onur Kıvrak alınmalı. Ortasahada ise Oğuzhan Özyakup gibi "ruhsuz" futbolcular mutlaka satılmalı. Yerine Medel gibi "rakibi ısıran futbolcular" alınmalı

  Taraftarlara çağrım ise; Beşiktaş'ınıza sahip çıkın! Beşiktaş'ınızı, iyi günde kötü günde mutlaka destekleyin. Beşiktaş, Avrupa'dan elenmiş olabilir; ancak çok zor olsa da Beşiktaş'ın şampiyonluk şansı var. Fenerbahçe'nin halini görünce, Beşiktaş'ın durumunun çok da kötü olmadığını göreceksiniz.

     

Fenerbahçe...

                                              Fenerbahçe...

    Yazıma böyle sade bir başlık koymak istedim. Ancak bu başlık, biraz manidar bir başlık... Üç nokta olarak tabir ettiğimiz noktalama işareti, bitmemiş cümleleri bitirmek için konulan bir noktalama işaretidir. 

    İşte Ali Koç&Ersun Yanal ilişkisi de aynı üç noktaya benziyor. Nedenini açıklayacağım ancak nedeni açıklamak için akıllardaki şu sorulara cevap vermek istiyorum:

a) Fenerbahçe, nasıl bu hallere düştü?
b) Ali Koç nerede hata yaptı?
c) Bu "futbolcular" takıma nasıl geldi, kim getirdi?
d) Fenerbahçe'nin bu durumunda Aziz Yıldırım'ın da payı var mı?
e) Ersun Yanal konusunda biraz geç mi kalındı?
f) Fenerbahçe, Ersun Yanal yönetiminde ligi nerede bitirir?
g) Son olarakta Ali Koç&Ersun Yanal konusunda üç nokta ilişkisini açıklayacağım. 


    Öncelikle Fenerbahçe nasıl bu hallere düştü sorusuna cevap vermek istiyorum. Bu sorunun cevapları içinde, Ali Koç nerede hata yaptı sorusuna da cevap vereceğim.


    Ali Koç, Aziz Yıldırım'la girdiği başkanlık seçimini büyük bir farkla kazandı. Peki Ali Koç, bu yarışı nasıl kazandı? Ali Koç başkanlık yarışında hep bir kelimeyi önplana çıkardı: "Vizyon" Bu vizyonda hedef şuydu: Fenerbahçe'nin Avrupa'nın en büyük 20 kulübü içine girmesi! Bu durum süreç içinde oluşacak bir durum ancak şu an Fenerbahçe'nin durumu içler acısı! Peki Fenerbahçe nasıl bu hallere düştü?


   Ali Koç'un vizyonunda sportif direktör Damien Comolli'nin yeri büyüktü. Ancak Ali Koç, şunu bilmiyordu: Türkiye'de sportif direktör sistemi tutmaz. Ali Koç'a soruyorum: Sayın Ali Koç, Türkiye'nin yapısını bilmeyen bir kişiyi, Fenerbahçe gibi büyük bir kulübü nasıl emanet edersiniz?


   Ve gelelim Cocu'ya... Phillip Cocu, ülkesi Hollanda'da PSV'de çok başarılı ve bunun sonucunda Ali Koç da bunun görüp kendisini Fenerbahçe'ye teknik direktör olarak getirdi. Ancak sorun şurdaydı: Türkiye'de hangi Hollandalı teknik direktör başarılı oldu ki Cocu başarılı olacaktı? (Rijkaard'ın ve Hiddink'in neler yaptıklarını biliyoruz) Hollandalı teknik direktörleri küçümsemiyorum ancak onların bildiği 2 şey var:

• 4-3-3 oyun dizilişi
• Pasa yönelik "total futbol"

      Bu 2 şey de Türk futboluna aykırı...


   3. madde size biraz saçma gelecek ancak bu maddeyi size söylemek zorundayım. İspanyol forvet uğursuzluğu! Aslında Fenerbahçeli taraftar bu durumu önceden yaşadı (Daniel Güiza yaşattı) Güizalı 2009-2010 sezonunda Fenerbahçe, şampiyonluğu son haftada Bursaspor'a bıraktı. Beşiktaşlı taraftarlar da yaşadı (Alvaro Negredo yaşattı) Alvaro Negredo, geldiğinden beri Beşiktaşlı taraftarların zihninde yer alan Mario Gomez, Demba Ba ve Cenk Tosun gibi forvetlerinden performans olarak çok çok gerisinde kaldı. Ayrıca Negredo'nun aldığı para da geçen sene takım içerisinde dengeleri bozdu. Tabi bu durumda Fikret Orman'ın da büyük suçu var.


     Diğer soruların cevaplarını kısa tutacağım merak etmeyin :)  Bu "yeteneksiz ve ruhsuz futbolcular, tamamıyla Comolli'nin ürünüdür. Bu yüzden bu futbolcular ve Comolli denen "tipsiz sportif traktör" mutlaka gönderilmeli.

      
    Gelelim Aziz Yıldırım'a... Fenerbahçe'nin bu durumlara düşmesinde Aziz Yıldırım'ın payı olduğu konusunda biraz kararsızım. Sonuçta Aziz Yıldırım, büyük bir Fenerbahçeli ve takımın bu duruma düşmesini ister mi bence istemez.


    Ersun Yanal konusunda geç kalındığını düşünüyorum. Ersun Yanal, Galatasaray maçından sonra takımın başına geçmeliydi. Galatasaray maçından sonra görevden alınan Cocu'nun yerine takımın başına getirilen "çakma Koeman" Erwin Koeman'ın zaman kaybı olduğu alınan sonuçlardan dolayı belli oldu. Bu konuda fazla bir şey söylemeye gerek olmadığını düşünüyorum.



      Fenerbahçe Ersun Yanal yönetiminde ligi kaçıncı bitirir? Bence ilk 10'a girer; ancak şunu da belirtmeliyim: Fenerbahçe, bu sezon kupaya yönelmeli ve kupada en az yarı final oynamalı.


     Üç nokta ilişkisini de şöyle açıklayabilirim: Ali Koç'un da Ersun Yanal'ın da söyleyecek sözleri olduğunu düşünüyorum. Ali Koç taraftara: "Alın işte istediğiniz teknik direktörü getirdim!" mesajını verdi ve açıkça bu mesajı vermeye de devam edecek. Ersun Yanal'ın Fenerbahçe'den nasıl ayrıldığını düşünürsek onun da söyleyecek tonla sözünün olduğunu düşünüyorum. Umarım Ali Koç&Ersun Yanal ilişkisi, Galatasaray&Fatih Terim ilişkisi ve Fikret Orman&Şenol Güneş ilişkisi gibi uzun soluklu ve sonu güzel biten hatta hiç bitmeyen bir hikayeye dönüşür. Yani temennim bu ilişkinin noktayla değil, üç noktayla bitmesidir.
     

    

Bugün İngiltere'de Kuzey Londra Derbisi Var!

               Bugün İngiltere'de Kuzey Londra Derbisi Var!

    Bugün İngiltere'de Kuzey Londra Derbisi var... Bende sizlere bu derbiyi tanıtacağım.



                 Arsenal-Tottenham(Kuzey Londra Derbisi)

• Arsenal-Tottenham derbisinin başlangıcı 19 Kasım 1887 tarihine dayanır
• O zamanlar maçlarını Güney Londra'nın Plumbstead semtinde "Royal Arsenal" adıyla oynayan kırmızı-beyazlı takımın rakibiyle oynadığı ilk maç ışıklandırma sorunu nedeniyle yarım kalmış; iki takım arasında oynanan ilk lig maçını 4 Aralık 1909'da Arsenal 2-0 kazanmış
• Arsenal, Güney Londra'da kurulduğu için Tottenham taraftarları onları Kuzey Londra takımı olarak görmez.
• 90'lı yılların ortalarına kadar aralarında bu çekişme devam etsede, her şey Arsenal'in başına Arsene Wenger'in geçmesiyle değişir.
• 1996-2017 yılları arasında Arsenal, Tottenham'a büyük üstünlük kurdu.
• Derbinin ateşi, Tottenham kaptanı Sol Campbell'in Arsenal'e geçmesiyle yükseldi.
• Tottenham, Arsenal'i ligde hiç geçemedi.
• Tottenham'ın başına Mauricio Pochettino geçtikten sonra Tottenham derbide önce dengeyi sağladı sonrada öne geçti.
• Şimdi ise durum dengede.
• Bugünkü derbinin favorisi ise, ev sahibi avantajıyla Arsenal...